Pandeminin ilk aşamasında özellikle Neo-liberal ekonomistler tarafından ekonomik kriz tahmini sıkça dile getirildi. O dönemde yazdığım “Krizde İkinci Evreye Girilirken Çok Dikkat Edilecek 5 Konu” da, herkesin kriz beklediği ortamda kriz çıkmaz demiştim. Neden, çünkü kriz adı üzerinde öngörülemeyen ve/veya kontrol edilemeyen bir durumdur. Herkes bekliyorsa pozisyon alınır ve yeni duruma geçilir. Yeni durum daha kötü veya alt seviye olabilir. Bu durumda küçülürüz, daralırız ama hazırlıklı oluruz. Öngörülerimiz doğru çıkar ve durum kontrol altına alınır.
Şimdi ise ben kriz bekliyorum ve çok az kişi (özellikle neo-liberal ekonomistler ve politik yorumcular) beklemiyor. Birkaç kanıt:
- Ekim 1 itibarı ile StratejiCo’nun yaptığı araştırmaya göre halkın %51’i ekonominin önümüzdeki dönemde iyiye gideceğini düşünüyor, %10’un fikri yok yani sadece %39’u kötüye gideceğini düşünüyor. Bu normal zamanlarda aldığımız sonuçlardan farklı değil.
- Önemli ve popüler ekonomistlerin nerdeyse hepsi ‘zor bir dönem geliyor ama kriz çıkmaz, ülke batmaz’ benzeri yorumlar yapıyor.
- Önemli politik yorumcular; erken seçime gidilmeyeceğini, 2023 seçimlerine kadar hükümetin yeniden (yalancı bahar da olsa) durumu toparlayacağını bekliyor.
- Sedat Peker’in videoları bitti ve yeni çıkanlar kabak tadı verdi. Yolsuzluklar kanıksandı.
- Muhalefet ve özellikle AkParti’den ayrılanlar çok başarılı olamadı. Tayyip Erdoğan her şeye rağmen birinci çıkıyor.
Bu sonuçlara bakarsak bana RTE ülkeyi kötü yönetiyor dedirtmezsiniz. (Rahmetli Süleyman Demirel’den alıntıdır. “Bana sağcılar adam öldürüyor dedirtmezsiniz.” Her gün gençler ölürken.)
Ama 12 Eylül Demirel’in bu lafının hemen arkasından geldi.
Peki neden kriz olabilir? Şunlardan dolayı:
- Belirsizlik had safhada. Toplumsal bir kaygı durumunun eşiğindeyiz.
- Dövizde oynaklık çıldırdı. Belirsizlik durumu dövizi aşırı etkiliyor. Bir ay önce sakinleşti diye düşünürken yeniden çıldırdı.
- Neden-sonuç ilişkileri birbirine karıştı. Ne olsa başka bir şeyi tetikliyor. Hayat çok kompleks hale geldi.
- Uzun vadeyi bırakın yakın vadeyi bile göremiyoruz. Muğlaklık, sis her tarafta. İlk önce de beynimizde. Karar veremiyoruz ve verdiğimizde de bu kararlardan emin değiliz.
- Güvensizlik, pandemiden daha yaygın.
Yukarda yazılanların gerçekleşmesi illa kriz çıkacak demek değildir. Hatta bazen bu durumun olması, yukarıda da bahsettiğim gibi, önlem alınmasını ya da beklentilerin iyi yönetilmesini sağladığından, krizi önleyebilir. Yani bunlar gerek şartlardır ama yeterli şartlar değildir.
Bir durumun krize dönüşmesi için yukardaki gerek şartlar dışında aşağıdaki yeter şartlardan en az birinin gerçekleşmesi beklenir:
- Eşik değerin aşılması (Kelebek etkisi)
- Bilindiği halde önlem alınmaması (Beyaz fil durumları)
- Bilmediğimizi bilmediğimiz bir durumla karşılaşmamız (Siyah kuğu durumları)
Eşik değerin aşılması tıpkı Covid 19’un belli bir sayıyı aşınca yaygınlaşmasının önlenemediği gibidir. R katsayısı ile ifade edilir ve bu katsayı yükselip belli bir eşik değerin üstüne çıkarsa kontrol edilemez hale gelir. Bu duruma Güney Afrika burnunda kanatlarını çırpan bir kelebeğin Amerika kıyılarında fırtına yaratması benzetmesi yapılabilir.
Öngörülebilecek bir duruma önlem alınmamasını ise, yönetim kurulu gibi yerlerde patronun kızdığı ve duymak istemediği bir konunun dile getirilmemesi gibi örnekleyebiliriz. Buna, odada oturan beyaz fil denir. Bu beyaz fil yokmuş gibi davranır herkes. Ama bir gün fil kalkar ve ortalık toz duman olur. Kısacası bilinmesine rağmen önlem alınmayan durumlarda kriz çıkabilir.
Siyah kuğu ise Avustralya’ya gidip ilk defa siyah kuğu gören bir bilim adamının tanımıdır. Yani kör noktamızdan öteye kör noktamızın olduğunun bile farkında değiliz. Bu durumu popülerleştiren yazar Nassim Taleb’in “Siyah Kuğu – Olasılıksız Görünenin Etkisi” kitabını okumanızı tavsiye ederim. Önümüzdeki dönemde sık sık karşı karşıya kalacağımız bir durum.
Bu üç şarttan herhangi biri, yukarıdaki gerek şartlara ilave olarak yetiyor. Buna rağmen öyle görünüyor ki, şartlardan en az ikisi olgunlaşmaya başlamış durumda. Bunlar, eşik değerin aşılması ve beyaz fil, Cumhurbaşkanı’nın odasından çıkmıyor olması.
Eşik değer nerede aşılıyor derseniz dövizin 30 ve 20 yıllık grafiklerine bakın. Kaç olmuş diye değil, artış hızına bakın. Oynaklık durumuna bakın. Kısacası türbülansa girmek üzereyiz. Geriye dönülemez duruma ramak kaldı.
Beyaz fil ise rahatsız. Kalktı kalkacak. Krizlerden beklenen sonuç iktidarın el değiştirmesidir. Bunun sebebi, yönetenlerin eskisi gibi yönetememesi ve yönetilenlerin de eskisi gibi yönetilmek istememesidir. Bu durumda beyaz fil kamuoyudur.
Yukarıdaki araştırma sonuçlarına göre halkın daha umudu varmış gibi görünse de unutmayalım ki Ak Parti iktidara; Ecevit ve partisinin muktedir olmaması, Mesut Yılmaz ve ANAP’la ilgili yolsuzluklar, MHP’nin desteklemesinin yarattığı hayal kırıklığı ve en önemlisi doların bir gecede 1.60’lardan 2.60’lara çıkması olayları sonucunda geldi. O dönemde zincir marketler olmadığı için Esnaf Ecevit’e yazar kasa fırlatmış, sosyal medya olmadığı için gazeteler suçu anayasa kitapçığının fırlatılmasında aramıştı.
Ben kelebek ve filden birinin zamanı geldiğini düşünüyorum. Hazır olmak ve dikkatli pozisyon almak lazım. Geç kalmış olabiliriz.
Gelecek yazımda ne yapılması gerektiği ile ilgili yazacağım.