Bir Avatar’la Kırık Kalp Sendromu Yaşamak
Avatar filmi ilk çıktığında kızımı götürmüştüm. Sanırım ben daha çok beğendim. Seyretmediyseniz kısaca doğa üzerine avatarların arasındaki ilişkileri anlatan animatik çok güzel bir film. Tavsiye ederim.
O günlerde bir ilişkiden yeni ayrılmış ve her zaman olduğu gibi sağlığım bozulmuştu. Yine bir kalp sorunu yaşadığım için doktoruma gittim. Biraz sohbet ettik. Ruh halin iyi mi, diye sordu. Durumu anlayınca, sizde “kırık kalp sendromu” var, dedi. Dalga geçme dedim. Meğerse gerçek bir tanıymış. Ağır psikolojik travmalarda, özellikle ayrılmalarda fiziksel olarak benzer semptomlar gösteriliyormuş. Genellikle en zayıf taraftan acısı çıkıyor.
Düşünün dünyada belki de üzerinde en çok kurmaca roman yazılan konu aşktır. Aşık olduğumuzda gözümüz kör olur. Dünyayı görmeyiz. Aşkın karşıtı ise ihanettir. Bir ilişkinin melek ve şeytanlarıdır. İhanet, en yakın olduğumuz kişilerden gelir. Çünkü onlara güveniriz. Bu yüzden düşmanlarımızın girişimleri daha çok canımızı acıtır.
İlişkilerimizin düzeyini belirleyen en önemli duygu güvendir. Güven ilişkimizin değerini artırır, güvensizlik ise düşürür. Güven ilişkilerin kurudur. Tıpkı finansal alanda olduğu gibi bir ekonomi güvenilirse onun parası da değerli olur. Kur bunu yansıtır. Yüksek güven ortamında maliyetler düşer. Türkiye olarak yüksek risk primi ödememizin nedeni bu. Tıpkı güvenilmeyeceğini bildiğimiz biri ile ilişki gibi.
Tekrar filme dönersek konusu doğa olsa bile temelinde binlerce yıldır yaşadığımız aşk-ihanet-güven temasını kullanmış. Öylesine sarıyor ki gerçek oyuncular oynasa ancak bu kadar duygulanır ve kendinizi filmin içinde hissederdiniz. Bu da beynimizin evrimleşmesinde önemli bir aşamaya karşılık geliyor. Unutmayalım önce duygular vardı. İnsan türü on binlerce yıldır var olurken, bilinç insanlığın evriminde yalnızca birkaç bin yıldır var.
İnsan beyni henüz sanal olanla olmayanı tam olarak ayırt edemiyor. Sanal bir ortamda yaşadıklarımız, duygularımız gerçekmiş gibi tepki veriyor. Aşk, ihanet, arkadaşlık, düşmanlık, heyecan, sıkılma hepsini orada da yaşıyorsunuz. Tıpkı Avatar filminde benim yaşadığım gibi.
Bu konuyu arkadaşım ve TÜAD (Türkiye Araştırmacılar Derneği) başkanı, Türkiye’nin ve Avrupa’nın en önemli nöro-pazarlama uzmanlarından Yener Girişken ile tartıştım. Deneyimlerimiz mi algıyı oluşturuyor yoksa algı mı deneyimleri diye. Aslında birbirlerini sürekli çift sarmal gibi etkiliyorlar.
Demek ki EvrenÖtesi dünyamızda da aynı mekanizma devreye girecek hatta fazlasıyla. Demek ki orada da kırık kalp sendromu yaşayacağız. İlişkilerimizin değerini ise güven belirleyecek.
İtibar, algı ve deneyim yöneticileri işiniz bitmeyecek artacak! Tabii sosyal medyadaki uzmanlığınızı EvrenÖtesi dünyaya taşırsanız.
Hepinize güvenilir dostluklar dilerim.